Beşinci mevsimin ilk günüydü
bakışların kokusu kalmamıştı
siz insan olma yolundaydınız
Güneş Hilâl…
*
Yarının yağmuru yarının!
Unutmayı öğren o yağmurun bulutunu…
Al şimşekleri sar bugünün güneşine
Üşenme eğil dünün toprağına
Kazınsın tırnaklarına toprağın ateşi
Yarının meşum fırtınası kulaklarına fısıldanmamış gibi
Şaşırarak karşıla
Dünde filizlenir bugünde çiçeklenir gülün kokusunu
*
Yolunda yürüt
Beni
Ez
Beni Boz
Yolunda kaybet
Beni
Bul
Beni Bırakma
*
Y a v a ş, y e ş i l adımlarla çaydan geçiyor
da
Islanmıyor gölgesi
Kamaşmıyor nefesi
Çürümüyor merakı
S a d e(ce), u z a k dokunuşlarla tarıyor saçını
ve
Titreşmiyor bakışı
Kararmıyor düğümleri
Dirilmiyor esrimesi
Bir kez daha!
*
Çürüm çürüm çürüyecek
İlmek ilmek dokuduğum…
Bahşedilmiş olanın doğası bu
Görmek gerek bahar seslenirken!
Be/n-/den de çürüyecek; yeşererek, renklenip gövdelenerek, dokuyarak dokunarak, balon gibi şişip ışık gibi sönerek
Eller bir şiiri keçeleştirirken
*
Beni dinle
Her dilden konuşurum
İşitirsen eğer
Doku-larım, renk-lerim
Her koşulda büyülerim
Gelirsen peşimden
Güneş ver bana
Bana bulut…
Dost olmadığımı zannettiklerinden getir
Şaşırtırım seni
Sözümü dinlersen eğer
*
Cehennemi uzak bildim
Gül bahçesini sıradan bir düş…
Yakın olan ne varsa ilmek ilmek ördüğüm
Rüya imiş
Ayrı düştüğüm
Huzur gelecek mi?
*
Pırıl pırıl gökkuşağı hatıralar
çok bilinmeyenli sisli gelecekler
*
Ölüm, ışığı daim kılıp renkleri hepleyene Karanlıkla aydınlık hiçzeminde kavuşana kadar…Umutvâr
*
Ölümünü selamlayamadıklarımla beraberim…Öyle değilmiş gibi görünüyor sabahki yüzüm, öğlenki yürüyüşüm…Ama değişiyor içimin de dışımın da sureti geldiğinde gece…Sadece bir nefesiyle, bir satırıyla, bir tavrı, bir duruşuyla, notaları, renkleri, mısralarıyla direnen, değişimin, güzelliğin, devrimin kendisi olan, haberli ya da habersiz bilerek bilmeyerek öksüzlüğümüzün acısını tatlandıran herkesin toprağına selam olsun.
Güne her uyanışım, gözüme yansıyan her ışık, seçebildiğim her eylemim, tavrım, tutumum, duruşum tanımadığım binlerin, yüz binlerin toprağından filizleniyor.
*
yüzüme saçlarıma sarasım var ışığın çocuklarını
Çamuru rüzgârı çağlayanı boy gösterir
Hamurun esası yalımdır
*
Çiğ düşüyor gel kaçırma
Eski şarkılarıyla deli zamanların… Duymadın mı ışığını
Dokunamadın mı anısına ezbere bildiğin mısraların?
Hangi yönden esiyorsun hangi yaralı yüzün bugün?
*
HaKelebek sanma beni Kuzgunum
Kuzgun sanma beni
Kargayım
*
Bir çocuğun huzurunda gibi hassas, dikkatli olmalıyım; çalışırken, su içerken, kendimle konuşurken, güne uyanırken, çiçeğe eğilir, böceği ait olduğu yere götürürken, bir lokmayı tadar, rüyalarımı hayata geçirirken. Ben…Neyi göstermek, neyi sunmak isterim yaşamda sanki benim ayrılmaz parçammış gibi beni izleyen, hayatı benden öğrenen bu cana?
*
Kimse bilmez
Değişmek mi zordur anın içinde
Delirmek mi?¡
Değişmeye direnç mi zindana sokar yüreği
Delirmenin dayanılmaz yalnızlığı mı?
*
Ya her gün ölüyorsak, ya her nefeste…? Kutlama şimdi değilse ne zaman?
*
Manâyı taşıyacak kap gerekir, her kaba da bir manâ..
*
Ben Hayattayım
Hayat bende
O benim evim
Benim evim hayat
*
şığın renk formuna dönüşmesi
Hislerin, düşlerin, anlamların sözcük kalıbına girmesi için bir dirence ihtiyaç vardır. Direnç bir çaba, sert bir zemin, onları kıracak, parçalayacak, yapılarını dönüştürecek ateş gibidir. Kayba uğratır mı orası sırdır…
Bazen ışığı ışık gibi, hissi de olduğu hâliyle isterim ben. Dirençten, ateşten korktuğumdan değil, o hâli bozmamak, belki de bencilce kendime saklamak için… Bu dönence de dirençli bir sır… Bilmem neye dönüşecek
*
Ben neyim
Adımın peşinde biçare
!?
Yorulmak için erken
Acele etmek için geç mi?
Şimdi uçmak gerek
Şimdi uçmaya telek… Madem öyle, bir el
ateşten
eşi
topraktan yoğrulmalı!
Usta eller karmalı
odu’nu sudan /çıkartmalı/
Kaf Dağ’ının nefesini gizlendiği yerden
Üflemeli
Mayasını adımın sırrıyla sırlamalı
*
“Diril”diyor ışık
“İşte sana nefes!”
Ayrılık da sevdaya dahilmiş
Bil, unutma…
Hani sevda? diyecek olursan haksızlık edersin…
Aşka düşüşlerini hatırla, coşkudan ağlamalarını, gözlere dalışlarını hatırla ve sevginin sarhoşluğunu.
Madem öyle, takılma üzüm çöpüne armut sapına. Nefesin tükenene kadar tutun ayrılığın tatlı hüznüne ve sevda dolu düşlencelere…
*
Üç kişi -bir sokak
Üç kişi- bir saksafon
Üç kişi- bir şişe şarap
Üç kişi-biraz aşk
Üç kişi bir zaman aşk
*
Yarının yağmuru yarının!
Unutmayı öğren o yağmurun bulutunu…
Al şimşekleri sar bugünün güneşine, üşenme eğil dünün toprağına
Kazınsın tırnaklarına toprağın ateşi
Yarının meşum fırtınası kulaklarına fısıldanmamış gibi şaşırarak karşıla
Dünde filizlenen bugünde çiçeklenen gülün kokusunu…
*
Ölüm var
bilinen ve bilinmeyeni alıp götüren
çözülmemişlerin çözümünü yalnızlıkla bezeyen
kazanılmamış savaşların galibiyetini gölgeleyen
kutsal yaşamın kutsal ikizi
derslerin en büyüğü sınavların en sessizi
ölümüm renkli olsun isterim
öyle bi öleyim ki yeşersin ortalık
fikirler döllensin hayaller meyvelensin
öyle bi öleyim ki o
beni yalnız bırakanların kapalı kutularını ve kokuşmuş sırlarını ışıkla doldurayım
yaşamım da ölümüm de diri olsun
*
Yol yürümek için durmak değil
Geri dönüp eski manzaraları izlemek için de değil
Hep devinim, ölüm, doğum…Yoksa araf yoksa zombileşme, çürüme ve zehirlenme…
*
Cehennemi uzak bildim
Gül bahçesini sıradan bir düş…
Yakın olan ne varsa ilmek ilmek ördüğüm
Rüya imiş
Ayrı düştüğüm
Huzur gelecek mi?
*
Beni dinle
Her dilden konuşurum
İşitirsen eğer
Doku-larım, renk-lerim
Her koşulda büyülerim
Gelirsen peşimden
Güneş ver bana
Bana bulut…
Dost olmadığımı zannettiklerinden getir
Şaşırtırım seni
Sözümü dinlersen eğer
*
Zıt yönler birbirlerini görmeseler de varlıklarını bilirler. Zıtlıklar asla bir araya gelmemeye göre tasarlansalar da muhtaçlıklarını bilirler. Birbirlerini döller, masum bir dua yazar, renkler aracılığı ile zıtlıklarla kavga edenlere armağan ederler. Kabul için, muhtaçlığı, acizliği ve davet için aşka ve şefkate… İkizdir onlar, zıt alemlerin iki çehresidirler. Bereketin, yaşamın, ışık ve gölge arasındaki bitmez oyunun ana babasıdırlar… yer ve gök…
*
Bir sürünün… Bir sürünün sesi doldu
Silinmiyor aidiyetin kokusu
Dört nala tatlı telaşlar
Dağınık, umursamaz eyleşmeler
Bir sürünün sesi,
gözlerimi kapattıracak kadar kamaştırıyor sabahı
*
Hasat harman zamanı demek yeninin kundağını hazır etmek demek
Döngülerin o yükseliş anları inişlerin sadık hatırlatıcıları…
Neye hazırsın
*
işte böyle doğmalıyım karanlıklardan/ erguvanın mayısı gibi çıkmalı sesler/ gülün esası yayılmalı bakışlardan / dolu ayda ilhamlanmalı dokunuşlar
*
dünya büyük
ben büyük
dert az değil
kedi hiç yok
çocuk küçük
salıncak küçük
umut az değil
kedi hiç yok
tohum sessiz
toprak karanlık
yaşam güçlü
ne nar tanesi, ne raziye, ne gece…
yine de tat var
dilimde-
yine de şarkılar
öznesiz-
savrulan oklar
yumuşak
*
Al bi elini yum
Öte elini de esirgeme
Parmaklarını buluştur avucunla
“Birleşin!” de şimdi ellerine
Verebileceğin tüm emirler anca bedenine…
Koy yumduğun parçaları hiç bir işlevleri yokmuş gibi görünen şekilde
ÜST ÜSTE
Karşılacaksın hiçliğinle, yüreğinle
Yerle gök arasında birlenen eller mi yarattı yaratıcı yüreğimi, yüreğim mi çalıştırıyor bir mekik gibi ellerimi?
*
Kuru kuru bi şiirin hizmetçileri annemle babam
Onlar da yetmez gelmeli anne-baba yarısı
Onlar da yetmez kuru, yalnız kalmış bi öyküye
bi köy bi kasaba gerek
Hatta bi şehir bi dünya gerek
Şiirlerin en şımarığına
öykünün en acemisine
Hayırsız!
Doğsun da kucaktan kucağa gezsin diye bunca emek…
Şiir kıpırdanıyor artık, huzursuz çabalıyor yattığı yerde
Ayaklanıp dilden dile gezmeğe hazırlanıyor.
Hazırlanıyor da kalemi kağıdı bırakıp gitmesi kolay mı bi şiirin?
*
Görüyorum bebeğim
Gözyaşlarının ateş olarak yağdığını
Duyuyorum seninle benzer bir acıyı
Arıyorum sana ortak olmamın bir yolunu
Bir daha aynı gözle uyanmamanın uykusunu
Bir daha aynı kuyuya düşmemenin adımlarını arıyorum
*
Neydim ne oldum?
Taneydim nar oldum
Bir kuşa kanat
Rüzgâra yoldaş
Rengârenk uçar oldum
Güldüm bin yanım beyaz
Bülbüle diken diğer yanım
*
Şimdi ellerimde
Şimdi O ellerim
Köklerini arıyor
Bulacak ellerimde
Oradan doğrulacak, kendini büyütecek
🌖🕸🕸🕸🌖
Al bi elini yum
Öte elini de esirgeme
Parmaklarını buluştur avucunla
“Birleşin!” de
Verebileceğin tüm emirler anca bedenine…
Koy yumduğun parçaları hiç bir işlevleri yokmuş gibi
ÜST ÜSTE
Karşılaşacaksın
HER DEFASINDA
hiçliğinle, yüreğinin katıksız saflığıyla
Yerle gök arasında birlenen eller mi yarattı yaratıcı yüreğimi, yüreğim mi çalıştırıyor bir mekik gibi ellerimi?
ne oluyor da akan suya yol bazen dağ gibi sağlam çok kırılgan nicedir ellerim
————————